the man i love.

*

Bir haftadır farklı şehirlerde uyanıyorum. Daha çok nefes alıp, daha az konuşuyorum. İçinde bulunduğum hâl, ikincisi tekrarlanmayacak an'lara aşık olmak gibi. Birşeyler konuşuluyor, bazen sarhoş oluyoruz, birşeyler gidiyor. Tekrar görüşeceğimize söz vererek birbirimize sarılıp, vedalaşıyoruz. Henüz hiçbirimiz bu anların tekrarlanmayacağını bilmiyoruz. Ardından hüzün giriyor konuşmalara, tutulamayacak sözler veriliyor. Henüz tutmayacağımızı bilmediğimiz sözler.
Yolculukları seviyorum; insanları, şehirleri keşfetmeyi. Çoğunu sevmemeyi, birine aşık olmayı. Hissiz bir adama aşık olmanın ruhuma ne zararlar vereceğini biliyorum. Hissiz bir adamla bir daha aynı şehre uyanamayacak olmanın acısını da biliyorum. Bazen birşeyler gözünüzün önünde dursa da onu yok sayıp hayalkırıklığını mümkün olduğunca ertelersiniz ya, bu da böyle birşey.
An geliyor; yaşadığınız şeylere birlikte gülümsüyorsunuz, an geliyor yaşanılanları hatırlayıp tek başınıza burukluk hissediyorsunuz. İşte, ben ikisinin arasındaki ince çizgideyim. Devamının gelmeyeceği hislere, daha fazlasını istemeyecek hissiz adama ait bir hâlde.
Bugün, Eskişehir'e yağmur yağıyor.
Yarın bu şehre uyanmadığımda söyleyeceğim ilk söz ben harper'dan;
so now its just another lonely day.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder